Euriel, yavaşça kapıyı ittirdi. Kristin olmadan dışarı çıkmazdı ama hava çok güzeldi vede onun uyanmasını bekleyemiyeceğine karar kıldı.
Uzun bir süre dolaştı... Londra ona Fransa kadar düzenli ve sakin gelmemişti.....Dükkanlara baktı birara, hiçbirine girmemek için kendine zor hakim oldu. Hepsi ona garip ve yabancıydı nasıl olsa... Bir kitapçıda lanetlerle ilgili harika bir kitap görmüştü ama yinede uzaklaştı oraya Daha sonra, gitmek en iyisi olurdu çünkü Tılsım bölümüde hayli doluydu...
Sonra ilgisini bu lokantar çekti. Biraz oturmanın en iyisi olacağını düşünüp içeri girdi.. Aklından bir sürü düşünce geçiyordu.Etrafa bir göz attı ve en yakındaki masaya oturdu. Bu sene için endişeleri yoktu.. Euriel, herkesi yine yenerdi.. Onun dışında başkaları ? Yoktu. Bunların hiç birini kimseyle konuşmamıştı... Konuşmaya da niyeti yoktu çünkü o Londra da oldukları için hayli memnundu şimdilik erken dedi kendi kendine... Frenlendi.. O bir fransız safkandı ve burda kimseyi, tamıyordu'da..
Sonra etrafa bakınmaya başladı. Bu çin lokantası, pekte kalabalık değildi...İyi gününde olduğunu umdu, düşündü ve gelen garsona bir sözcükler mırıldandı.. " Güzel ve bana uyan bir içeçek birde Suşi istiyorum ! Hemen! " dedi.. Ve çantasını masaya kattı..